ANKASTRE EŞYANIN HACZİ
I. GENEL OLARAK
Özellikle site yaşamının yaygınlaşması ve kentsel dönüşümün artmasıyla birlikte ankastre eşya kullanımı da yaygınlaşmıştır. Yapılan icra takipleri sonucunda taşınmazlarda bulunan ankastre eşyanın haczedilip haczedilemeyeceği; haczedilebilecek ise tek başına mı yoksa içerisinde yer aldığı taşınmaz ile birlikte mi haczedilebileceği konusunda tereddütler oluşmakta ise de uygulamada söz konusu eşyalar taşınmazdan ayrı olarak (tek başına) da haczedilmekte ve satılmaktadır.
Uygulamadaki bu tatbik şeklinin doğru ve yerinde olup olmadığı konusunda mevcut haklı tereddütlerin tarafımızca da görülüp değerlendirilmesi bu yazının kaleme alınmasına sebebiyet vermiştir.
Günümüzde toplu konut niteliğinde olan sitelerde taşınmazlar ankastre eşyalı olarak satın alınmaktadır. Böylesi sitelerde alıcının taşınmazdaki ankastre eşyayı satın almama gibi bir şansı bulunmamaktadır. Kaldı ki, bu ürünlerin çoğu bulunduğu yerin ölçülerine uygun şekilde tasarlanıp yer aldığı taşınmazın kullanım amacına en uygun olacak şekilde yerleştirilmiş olduğundan, bulundukları yerden çıkarıldıktan sonra da başka bir yerde kullanılamamakta ya da böylesi bir kullanım rantabl olamamaktadır.
Ankastre ürünlerin mevcut mutfak sistemi içerisinde kendilerine ait sabit ve değiştirilemez bir konumları vardır. Satın alınacak herhangi bir ürün de bu bölümlere koyulamayacak, koyulsa bile tabiri yerinde ise eğreti duracaktır. Bu sebeple ankastre ürünler esasen taşınmazın bir parçasıdır.
II. ANKASTRE EŞYANIN HACZİ
Ankastre eşyanın haczi konusunu dört ayrı açıdan ele almak mümkündür.
1. Ankastre Eşya Pek Lüzumlu Ev Eşyasıdır
Kural olarak, borçlunun her türlü mal ve haklarının haczi mümkündür. Tarafların haczedilemezlik iddiasında bulunabilmesi için, İcra iflas Kanunu'nda ya da özel kanunlarda hüküm bulunması gerekir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 82. maddesinin 1. fıkrasının 3. bendinde yer alan düzenlemenin gerekçesinde; alacaklı ile borçlu arasındaki menfaat dengesinin sağlanması, temel hak ve özgürlüklerin korunması, haczinde ekonomik yarar bulunmayan ya da muhafazasında ve satışında güçlük çekilen eşyaların hacizlerinin önlenmesinin amaçlandığı ve borçlu ile aynı çatı altında yaşayan aile bireyleri için gerekli her türlü eşyanın haczedilemeyeceğinin hükme bağlandığı belirtilmiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 82. maddesinin 1. fıkrasının 3. bendi uyarınca; para, kıymetli evrak, altın, gümüş, değerli taş, antika veya süs eşyası gibi kıymetli şeyler hariç borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile bireyleri için lüzumlu olan eşya haczedilemez. Kanunda her ne kadar lüzumlu olan ev eşyasının haczedilemeyeceği ibaresi yer alsa da bu noktada bu eşyaların neler olduğu ile ilgili birtakım sorunlar meydana gelmektedir.
Ankastre eşyanın taşınmazın mutfak kısmında yer almakta ve bulaşık makinesi, ocak, fırın, mikrodalga fırın, davlumbaz gibi bu eşyalar tüm ailenin ortak ihtiyaçlarının giderilmesine yöneliktir. Dolayısıyla bu eşyaların pek lüzumlu eşya olduğundan tereddüt edilmemelidir. Zira, bu eşyalar olmaksızın taşınmazda sürekli bir yaşamın çok zor olacağı açıktır. Hal böyle olunca da bu eşyaların pek lüzumlu eşya olarak kabulü ile haczedilememesi gerekir.
2. Ankastre Eşya Bütünleyici Parçadır
Ankastre eşyanın bütünleyici parça mı eklenti mi olduğu konusunda ihtilaflar bulunmakta, bu da uygulamada birtakım farklılıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla mütemmim cüz ve eklenti (teferruat) kavramlarının kısaca incelenip ankastre eşyanın hangi kapsamda yer alması gerektiği sorusuna cevap aranacaktır.
Türk Medeni Kanunu’nun 686. maddesi uyarınca; "Bir şeye ilişkin tasarruflar aksi belirtilmedikçe onun eklentisini de kapsar." Eklenti (teferruat), asıl şey malikinin anlaşılabilen arzusuna veya yerel adetlere göre işletilmesi, korunması veya yarar sağlanması için asıl şeye sürekli olarak özgülenen ve kullanılmasında birleştirme, takma veya başka bir biçimde asıl şeye bağlı kılınan taşınır maldır. Eklenti asıl şeyden geçici olarak ayrılmakla bu niteliğini kaybetmez.
Aynı Kanun’un 684. maddesine göre ise; "Bir şeye malik olan kimse o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur." Bütünleyici parça (mütemmim cüz) asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parçadır.
Türk Medeni Kanunu’nun 684. maddesi hükmüne göre, mütemmim cüz niteliğindeki şeyler bütünden ayrı haczedilemez. Kural olarak eklentinin taşınmazdan ayrı olarak haczi de mümkündür.
Belirtilmiş olduğumuz bu hükümler uyarınca alacaklılar, taşınmazda bulunan mütemmim cüz niteliğindeki malları haczettirip sattıramazken eklentinin (teferruatın) haczettirip sattırabilecektir. Zira, eklentinin taşınmaz yok edilmeden, zarara uğratılmadan veya yapısı değiştirilmeden ondan ayrılması mümkündür.
Ancak buradaki ‘taşınmaz yok edilmeden veya yapısı değiştirilmeden’ ibaresinin çok katı yorumlanmaması gerekir. Bu ibarenin ankastre eşya bakımından, ‘taşınmazın veya ankastre eşyanın kendisine ya da kullanım amacına zarar verilmeden ayrılmasının mümkün olmaması’ şeklinde anlaşılması gerekir.
O halde, ankastre eşyanın taşınmazın mütemmim cüzü olarak kabulü ile taşınmazdan ayrı olarak haczedilememesi gerekir.
3. İİK m. 83/c Yönünden
Ankastre eşyalar bakımından üzerinde durulması gereken bir diğer düzenleme de İcra ve İflas Kanunu’nun 83/c maddesi hükmüdür.
İcra ve İflas Kanunu’nun 83. Maddesinin son fıkrasında Türk Medeni Kanun’un 862. Maddesi saklı tutulmuştur. Türk Medeni Kanunu’nun 862. Maddesinin birinci fıkrasında “Rehin, taşınmazı bütünleyici parçaları ve eklentileri ile yükümlü kılar” denilmek suretiyle taşınmaz rehni kapsamında bütünleyici parça ve eklentilerin de yer aldığı ifade edilmiştir. Madde hükmü şöyledir;
‘Rehin, taşınmazı bütünleyici parçaları ve eklentileri ile birlikte yükümlü kılar. Rehnin kuruluşu sırasında makine, otel döşeme eşyası gibi açıkça eklenti olarak gösterilen ve tapu kütüğünde beyanlar sütununa yazılan şeyler, kanuna göre bu nitelikte olamayacakları ispat edilmedikçe eklenti sayılır. Üçüncü kişilerin eklentiler üzerindeki hakları saklıdır’.
Görüldüğü üzere, taşınmaz rehin kapsamı içinde teferruat (eklenti) üzerinde hak sahibi olan 3. Kişilerin hakları da saklı tutulmuştur.
Buna göre, taşınmaz üzerinde İcra ve İflas Kanunu’nun 83/c maddesi gereğince ipotek bulunması halinde, taşınmazın teferruattan ayrı olarak haczi mümkün değildir.
Ankastre eşyanın bütünleyici parça olarak kabulü halinde, İİK m. 83/c hükmü gereğince tek başına haczi mümkün olmayıp ancak içinde yer aldığı ipotekli taşınmaz ile birlikte haciz ve satışa konu olabilir.
Diğer ihtimalde, yani eklenti olarak kabul edilmesi durumunda, ankastre eşyanın ipotek akit tablosunda yer alıp almamasına göre, bu eşyanın taşınmazdan ayrı olarak haczinin mümkün olup olmadığına karar verilecektir.
İpotek akit tablosunda sayılmış olan ankastre eşya tek başına haciz ve satışa konu edilemeyecek ancak taşınmaz ile birlikte haczedilip satılabilecek, ipotek akit tablosunda sayılmamış olanlar ise taşınmazdan ayrı olarak da haciz ve satışa konu olabilecektir.
4. İİK m. 85/son Yönünden
İcra ve İflas Kanunu’nun 83/c maddesi hükmü şu şekildedir;
‘Haczi koyan memur borçlu ile alacaklının menfaatlerini mümkün olduğu kadar telif etmekle mükelleftir.’
İcra dairesinin, alacaklı tarafından borçluya ait ankastre eşyanın haczinin talep edilmesi durumunda dikkate alması gereken en önemli düzenlemelerden birisi de bu hükümdür. Ankastre eşyanın bu madde hükmüne göre değerlendirilmesi gerekirse;
Ankastre eşyanın haczi durumunda bu eşyanın muhafazası güç olup, çoğu zaman satılamamakta, satılmaları halinde ise satış bedeli haciz ve muhafaza masraflarını dahi karşılamamaktadır. Bu durum alacağın tahsiline olumlu anlamda yeterli katkıyı sağlamadığı gibi borçluya da gereğinden fazla yük getirmekte ve onu mağdur etmektedir.
Birçok durumda ankastre eşyanın haczinde olması gereken yarar bulunmadığı gibi haczin yalnızca borçluyu ve doğal sonucu olarak aile bireylerini taciz etmekten öte bir yarar sağlamamaktadır. Böyle durumlarda, icra görevlilerinin alacaklı ve borçlunun menfaatlerini dengeleme görev ve yetkisi çerçevesinde alacaklının haciz ve muhafaza yönündeki taleplerini reddetmesi gerekir.
III. SONUÇ
Sonuç olarak, ankastre eşyanın haczi ve satışı hususunda icra uygulamasının yeni değerlendirmeler yapması ve toptancı bir yaklaşım sergilememesi gerekir.
Haczi talep edilen ankastre eşyayı yukarıda belirtilen ihtimaller çerçevesinde değerlendirip bir sonuca varması gerekir.